Monday, February 28, 2011

28.02.2011 | Tayin ve Tavzifler Karşısında Mü'mince Tavır


-Mü'min, Allah Teâlâ'ya, Peygamber Efendimiz'e (sallallâhu aleyhi ve sellem) ve O'nun haber verdiklerine gönülden inanıp kabul ve tasdik eden insan demektir. Fakat aynı zamanda o --kelimenin iştikakından da anlaşılacağı üzere-- açık-kapalı her hâliyle çevresindekilere güven vaad eden, yeryüzünde emn ü emânın temsilcisi olarak yalan ve aldatmadan fersah fersah uzak bulunan, özü sözü bir, tam bir emniyet ve güven insanı demektir. Bu açıdan da, mü'min hem karşısındaki insanlara güven vaad etmeli hem kendisi onlara güvenmeli ve hem tayinler karşısında da emanate ihanet etmeyecek bir emniyet insanı olduğunu ortaya koyup işaret edilen vazifeye koşmalıdır. (01:02) -Bir makam ve mansıp, onu isteyip delicesine peşinden koşan kimselere verilmez. Çünkü, makam talep eden kimsede hırs var demektir. Hırs ise, istediğini elde etmek için insanı bazı hakikatleri feda etmeye sevkedebilir. Onun için, bir yere yükselme, bir mevkî ihraz etme ve bir makam sahibi olma gibi tutkular, insanları çok defa bazı hakikatleri görmekten alıkoyar. (04:04) -Vazifenin istenmemesi ve verilirse de kerhen kabul edilmesi bir esastır. Ancak bu meselenin de bir istisnası vardır: Şayet bir vazifeyi sizin ölçünüzde yapabilecek başka bir müstakim mü'min yoksa, Hazreti Yusuf'un "Beni ülkenin hazinelerinin başına tayin et; çünkü ben (onları) çok iyi korurum ve bu işi bilirim." (Yusuf, 12/55) diyerek Kıptîler içinde vazifeye talip olduğu gibi, o vazifeyi talep etmekte mahzur olmayabilir. Hazreti Yusuf (aleyhisselam ...

No comments:

Post a Comment